15 ve 16. yy'da Bilim(Rönesans Döneminde Bilim)




A. Yeniden Doğuş (Rönesans) Dönemi'nde Bilim

(On Beşinci Yüzyıl ve On Altıncı Yüzyıl)

                Rönesans'ı, Ortaçağ ile Yeniçağ arasında geçen zaman dilimi olarak tanımlayabiliriz; ancak Ortaçağ bir anda sona ermediği gibi Yeniçağ da bir anda başlamamıştır. Ayrıca Ortaçağ'ın bitmesi ve Yeniçağ'ın başlaması her ülkede aynı tarihlerde gerçekleşmemiştir; örneğin Italya'da diğer ülkelerden daha önce, 14. yüzyılın ortalarında 'Petrarca Zamani'nda başlamıştır.

                Rönesans, diğer bütün özellikleri bir yana, Ortaçağ'ın kavramlarına ve yöntemlerine karşı bir başkaldırıdır. Herkes bilir ki her nesil bir öncekine karşı şu veya bu ölçüde tepki gösterir; her dönem bir öncekine karşı yapılmış bir başkaldırıdır ve bu böyle devam eder; ancak, Rönesans'da yapılan başkaldırı, diğerlerine göre daha sert olmuştur.

                Bilim alanında, yapılan yenilikler devrim niteliğindedir. Bu durum ürkek insanların neden bilimden korktuklarını açıkça ortaya koymaktadır; çünkü hiçbir şey bilginin gelişimi kadar çağ açıcı olamaz; her türlü toplumsal geliiimin kökeninde bilim bulunmaktadır. Rönesans döneminin bilim adami yeni bir bakış değil, yeni bir oluşum ortaya koymustur.

                 Rönesans, insanın kendi üzerine eğildiği, kendini keşfettiği ve hümanist görüşün önem kazandığı bir dönemdir. Ortaçağ'da egemen olan Hristiyan anlayışı bu dünyanın değerini, insanı öbür dünyaya hazırlayışı ile ölçmüştür. Oysa hümanistler insanın bu dünyadaki yaşamı ile ilgilenmişlerdir. Bütün bunlar insanın kendi üzerine eğilmesine, başka deyişle, insanın kendini keşfetmesine neden olmuştur.

a. Doğa ve Bilgi Felsefesi

                Bu dönemde Yunan felsefesi bilim anlayışına yeniden dönülmüş ve bu anlayışın daha derinden kavranabilmesi için Yunanca'dan çeviriler yapılmaya başlanmıştır.

Bu döneme damgasini vuran etkinlik, doğaya ilişkin doğru ve güvenilir bilgi elde etmek için gerekli olan yöntem arayışıdir. Bu yöntemin araçlari olarak gözlem ve deney üzerinde durulmustur.

Ayrıca, yeni bir insan ve yeni bir toplum arayışı yönündeki çalışmalar bir varlik olarak insan ve toplumun yeniden sorgulanmasini ve doğadaki yerinin yeniden belirlenmesi sorununu gündeme getirmiştir.

* Francis Bacon

                Bacon (1561-1626), bilimin önemini ve insanlığın refahı yönünden vaadettığı olanaklari ilk kavrayan düşünürlerden birisidir. Onun asıl ilgisi bilimi anlamak, bilgi edinmenin doğru ve etkili yolunu kesin bir biçimde bulup ortaya çikarmaktir. Çünkü ona göre, doğanın gizemlerini çözmek ve kanunlarıni kesfetmek insanlığın refahı ve ilerlemesi için gereklidir.

Bacon'a göre, bugüne kadar insanın doğa karşısında çaresiz ve zavalli bir duruma düsmesinin nedeni, ne insan aklinin yetersizligi ne de doğanin anlasılamayacak kadar karma olmasıdır. Nedeni, yalnızca yanlış bir yöntemin kullanilmasidir.

Böylece yöntemin gerekliligini ve önemini belirledikten sonra Bacon, bunun nasıl olusturulabilecegi üzerinde düşünmeye başlar. Bunun için de öncelikle insanların yanlişa neden ve nasıl düstüklerinin gerekçelerini belirlemeye yönelir.

Bacon'a göre, insanların yanlışa düşmelerinin nedenleri sunlardir:

1. Üniversitelerde ögretimin bozulmus olmasi: Ona göre, bunun temelinde yatan neden skolastik düşüncenin egemen olmasıdır.
2. İnsan Aklı: Bacon'a göre, insanların yanılmalarının nedenlerinden birisi de kendi aklıdır. Çünkü insan aklı çabuk karar vermeye ve genellemeye düşkündür. Bir konu üzerinde biraz durunca yorulur, gereken sabrı gösteremez ve yanlışa düşebilir. Öyleyse doğru bilgi nasıl elde edilecektir? Bunun için iki şey gereklidir.

1. Önyargilardan siyrilmak.
2. Saglam bir yöntem uygulamak.

b. Matematik

                Bu dönem diğer alanlarda olduğu gibi matematik alanında da yeniden bir uyanışın gerçekleştiği ve özellikle trigonometri ve cebir alanlarında önemli çalışmaların yapıldigi bir dönemdir. Rönesans matematığı özellikle Raffaello Bombelli, François Viète ve Simon Stevin ile doruk noktasina ulaşmıştır.

c. Astronomi

                Bu dönemde en önemli gelişme astronomi alanında olmustur. Kopernik, Yunan Dönemi'nden beri yürürlükte bulunan Yer Merkezli Evren Kuramı'nın yerine, Güneş Merkezli Evren Kuramı'nı kurmuş ve Yer'in, Güneş'in çevresinde dairesel bir yörünge üzerinde dolanan bir gezegen olduğunu savunmuştur. Böylece, Yer'in evrenin merkezinden kaldırılmasına bağlı olarak insanın evrendeki konumu da yeniden sorgulanmaya başlanmıştır.

Tycho Brahe ise Yer'i evrenin merkezinden kaldirmanin doğuracaği bilimsel ve dinsel sakıncaları göz önünde bulundurmus ve Yer-Güneş Merkezli Evren Kurami ile Kopernik'e karşı çikmıştır.

* Kopernik

                Kopernik, düşünce tarihinde bir dönüm noktasını simgeler. Onun adiyla anilan sistem yalniz modern bilimin doğuşuna değil, insanın evren içindeki yerini saptamada yeni ve daha ölçülü bir görüsün ortaya çikmasina da başlangiç sayilir. Gerçekten de Kopernik’le birlikte insanoğlunun kendini evrenin merkezinde sayma iddiası yıkılmış, doğanın bir uzantısı, bir parçası olduğu düşüncesi doğmuştur. Bu devrimin kaynağı “Göksel Kürelerin Dolanimi Üzerine” adlı yapıtidir.

Kopernik sistemi birçok yönlerden Aristoteles görüşünden ayrilmaz

• Evrenin küresel olduğu
• Arzi’in küresel olduğu
• Göksel cisimlerin hareketlerinin düzgün dairesel, ve sürekli olduğu... gibi

Onun sistemine devrimci niteliği veren şey yerküreyi evrenin merkezi olmaktan çıkarıp, Güneş çevresinde dolanan sıradan bir gezegen saymasidir.

* Tycho Brahe

                Copernicus'un Güneş-merkezli sistemi, Yermerkezli sistemden çok daha basarılı değildi. Ayrıca henüz yeni fizik kurulmadığından, Güneş'in evrenin merkezinde ve Yer'in de bir gezegen gibi onun çevresinde döndügünün kanıtı da verilemiyordu. Bu nedenle, astronomlar Copernicus'u hemen kabul etmediler. Ancak astronomların karşısında gök olaylarınin hesabını verebilen iki sistem vardı. Bunlardan hangisinin evrenin gerçek yapısını yansıttığının bilinmesi gerekiyordu. Bu da doğru gözlemler yapmakla mümkün olacakti.
                Brahe, sisteminden çok, yaptığı gözlemlerle önem tasir. Onun yaptığı gözlemler sayesinde Aristoteles fiziği ve kozmolojisi büyük darbeler almıştır. 1572 yilinda, Cassiopea takımyıdızında yeni bir yıldız ortaya çikar. Yaptiği hesaplamalarla Brahe, bu gökcisminin sabit yıldızlar bölgesinde bulundugunu ve yeni bir yıldız olduğunu ortaya çıkardı. Aristoteles fizigine göre eterden yapılmis olan bu bölge mükemmeldi ve burada yeni hiçbir şey varliğa gelemeyeceği gibi, var olan bir şey de yok olamazdi. Oysa bu 1572 yıldızı (bugünkü deyimi ile nova) Aristoteles'in temel prensiplerine karşıydi. Brahe, 1577'de ise, bir kuyruklu yıldız gözlemler. Bu yıldızin Ay küresinin dışında, bu kürenin çok uzağinda olduğunu saptar. Bu da Aristoteles kozmolojisine aykırı idi. Çünkü Aristoteles'e göre, kuyruklu yıldızlar Ay küresinin altindadir. Böylece onun yaptığı bu gözlemler sayesinde Aristoteles kozmolojisi büyük darbeler alir. Bundan sonra Kepler'i beklemek gerekecektir.

                1576 yilinda Hven Adasi'nda dönemin en önemli gözlemevini kuran Brahe, bu gözlemevinde, o zamana kadar Bati Dünyasi'nda karşılaşılmayan büyük boyutlu gözlem araçlari inşa edilmiş, özellikle duvar kadranı çok ilgi çekmiştir.
Pratik astronomide büyük bir yenilik olan günlük gözlemler de yapmıştır.

d. Fizik

                Bu dönemde fizik alanı diğer alanlar kadar gelişmemiştir. Ancak Gilbert'in mıknatıs üzerine yapmış olduğu deneysel incelemeler deneysel yöntemin güçlenmesini saglamıştır.

e. Biyoloji

                Bu dönemde diğer bilimlerin yani sira biyolojide de önemli gelişmeler yaşanmıştır. Otto Brunfels, Herbarum Vivae Eicones (Bitkilerin Canlı Resimleri, 1530-1540) adlı yapıtıyla botaniği ve Conrad Gesner ise Historiae Animalium (Hayvanlar Tarihi) adlı yapıtiyla zoolojiyi yeniden canlandirmıştır.

f. Tip

                Bu dönemde Leonardo da Vinci ve Andreas Vesalius'un yapmış olduğu diseksiyon çalışmaları sonucunda çağdaş anatominin temelleri atılmıştır.Ayrıca Paracelsus, bütün varlikların ortak bir temeli olduğu düşüncesinden hareket ederek, canlılar ve cansızların birbirinden farkli olmadıklarını ve temelde yedi öğeden oluştuklarını söylemiştir. Bu nedenle cansızların yapısını açıklarken kullanılan yasa ve ilkelerin, canlıların yapısını açıklarken kullanilan yasa ve ilkelerle özdeş olmasi gerektiğini savunmuştur. Öyleyse hastalık canlı yapıdaki kimyasal dengenin bozulmasi, saglık ise bu dengenin yeniden kurulmasidir.

g. Teknik

                Bu dönemde bulunan ve kullanilan barut, pusula ve matbaa doğa bilimlerinin gelişimini büyük ölçüde etkilemiştir.

                Rönesans döneminin en büyük gelişmesi hiç kuskusuz ki baskı tekniğinin bulunması olmuştur. Yazma yapıtlar bir çok açıdan özgündür, ama yanlışlara, eklemelere ve çıkarmalara çok açıktır. Baskı teknolojisi ise tek seferde, birbirinin aynı olan yüzlerce kopyayı yayımlamaya ve bir kitabin belli bir sayfasına gönderide bulunmaya olanak tanımıştır. Baski tekniğinin bulunması, aynı dönemlerde, gravür tekniğinin de bulunmasi ile zenginleşmiştir. Agaç ve bakır levha oymacılığı, grafik alanında, matbaanin yazı alanında yaptığı katkının tam olarak aynısını yapmıştır. Sanat ürünleri yaygınlaşmaya ve standartlaşmaya başlamıştır. Bu iki bulus yani, baskı ve gravür, bilginin gelişiminde çok büyük bir önem taşımaktadir. Baskı, temel alınabilecek matematiksel ve astronomik tabloların, gravür ise bitkilerin, hayvanların, anatomik ya da cerrahî ayrıntıların ve kimyasal araçların kitaplara resimler biçiminde girmesine olanak saglamıştır.


1 yorum: