17. YÜZYILDA BİLİM


 
B. On Yedinci Yüzyil'da Bilim

(Bilimsel Devrim)

                Bu dönemin en büyük özelliği, bilimsel yöntemin, yani önermelerin doğruluğunun deneysel olarak sınanması yolunun ortaya çıkması ve buna bağlı olarak fizik, kimya ve biyoloji gibi temel bilimlerin felsefeden bütünüyle ayrılmasıdır.

                Özellikle astronomi alanında Kepler ve fizik alanında ise Galilei ve Newton'un yapmış olduğu araştırmalar ve kurmus olduğu kuramlar sonucunda bilimde çok büyük bir atılım gerçekleştirilmiş ve bilim, diğer düşünsel etkinlikleri yönlendiren bir düşünsel etkinlik konumuna yükselmıştır. Bu nedenle bu çağ, bilim tarihçileri tarafindan Bilimsel Devrimler Çağı olarak adlandırılmıştır.




a. Doğa ve Bilgi Felsefesi

                Bu dönemde bilimin giderek güçlenmesi ve diğer düşünsel etkinlikleri yönlendirir bir konuma yükselmesi bilimin nasıl bir etkinlik olduğuna iliskin araştırmaların yoğunlaşmasina neden olmustur. Bu konuda özellikle Bacon ve Descartes önemli görüsler ileri sürmüslerdir.

* Descartes (1596 - 1650)

                Modern felsefenin ve analitik geometrinin kurucusu olan Descartes için de, Bacon'da olduğu gibi, amaç doğayı egemenlik altına almaktır. Çünkü insan ancak o zaman mutlu olabilir. Fakat doğa, skolastiğin sagladigi bilgilerle egemenlik altına alınamaz. Böylece Descartes'in da skolastiğin insanı yanlışa götürdüğünü düşündüğü anlaşılmaktadır. Ona göre, bunun iki nedeni vardir.

1- Skolastiğin kavramları açık ve seçik degildir.
2- Bu yöntem doğru bilgi elde etmeye uygun degildir.

Böylece Descartes yeni bir yönteme gereksinim olduğunu belirtir. Çünkü ona göre doğruyu yanlıştan ayırt etme gücü, yani akıl (sagduyu) eşit olarak dağıtılmıştır. O halde bu kadar yanlış bilginin kaynağı akıl olamaz. Böylece Descartes, insanların yanlışa düşmelerinin tek nedeninin doğru bir yönteme sahip olmamalari olduğu sonucunu çikarir.

Bundan sonra yöntemini kurmaya çalışan Descartes, öncelikle bu konuda kendine nelerin yardımcı olacağını arastırır ve iki şeyin bulunduğuna karar verir:

1- Klasik mantik
2- Eskilerin kullandığı Analiz

Descartes bu iki yoldan analizin daha doğru olduğuna karar verir. Matematikle ilgili çalışmaları sonucunda da analitik geometriyi bulur. Burada esas olan bir cebir denkleminin bir geometrik şekille anlatılmasıdır. Descartes'in bu önemli buluşundan sonra diğer önemli bir katkısı da geometri ile cebir arasında kurduğu paralelizmin aynı şekilde matematik ve diğer bilimler arasında da kurulabilecegini belirtmesidir. Çünkü ona göre her hangi bir bilimde bir şeyi bilmek demek aslinda sayı ve ölçüden başka bir şey değildir. Bundan dolayı da bütün bilimlerde tek bir yöntem uygulamak olanaklıdır. Bu da matematiksel yöntemdir. Böylece ilk defa bütün bilimlerin yönteminin tek bir yöntem olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle Descartes'in yöntemine evrensel matematik yöntem denmiştir.

Descartes'in bu analiz agirlikli, yöntemsel kuşkuculuğa dayanan yöntemi, felsefe için gerçekten çok yenidir. Bilimin yöntemi ve kartezyen felsefe sistemiyle ünlü olan Descartes, aynı zamanda büyük bir matematikçidir. Cebirsel işlemleri geometriye uygulayarak analitik geometriyi kurmuştur. O zamana kadar geometri ve cebir problemleri kendi özel yöntemleri ile ayrı ayrı çözülmekteydi. Ancak Descartes, cebir ve geometri arasındaki bu mesafeyi ortadan kaldıran, cebiri geometriye uygulayan genel bir yöntem ileri sürdü. Descartes bütün fizigin bu şekilde geometrik ilişkilere indirgenebileceğini düşünerek, bütün evreni matematiksel olarak açıklamaya çalışmıştır.


b. Matematik

                Bu dönemde çağdaş matematığın temelleri atılmış ve Pierre de Fermat sayılar kuramını, Pascal olasılık kuramını, Leibniz ve Newton ise diferansiyel ve integral hesabı kurmuslardır.

c. Astronomi

                Kopernik'in kurmus olduğu Güneş Merkezli Evren Kurami çerçevesinde yürütülen araştırmalar sonucunda Eudoxus, Aristoteles ve Batlamyus'tan beri savunulagelmekte olan Yer Merkezli Evren Kurami yıkılmış ve Galilei ile Kopernik kurami gözlemsel açıdan, Kepler ile kuramsal açıdan geliştirilmis ve çağdaş astronominin temelleri atilmıştır. Böylece Kepler'in Elips Yörüngeler Kanunu ile gök mekanigine giden yol açılmıştır.

* Sir Isaac Newton (1642 - 1727)

                Newton, tarihin yetistirdigi en büyük bilim adamlarından biridir ve matematik, astronomi ve fizik alanlarındaki buluşlari göz kamaştırıcı niteliktedir; klasik fizik onunla doruğa erişmiştir. Bilime yaptığı temel katkilar, diferansiyel ve integral hesap, evrensel çekim kanunu ve Güneş ışığınn yapısı olarak sıralanabilir. Çalışmalarını Doğa Felsefesinin Matematik ilkeleri (Principia) ve Optik adlı eserlerinde toplamıştır.

                Principia'da Newton, Galilei ile önemli değişime uğrayan hareket problemini yeniden ele alir. Uzun yillar Aristoteles'in görüşlerinin etkisinde kalmış olan bu problemi Galilei, eylemsizlik ilkesiyle kökten degiştirmis ve artık cisimlerin hareketinin açıklanmasi problem olmaktan çıkmıstı. Ancak, problemin gök mekaniğini ilgilendiren boyutu hâlâ tam olarak açıklanamamıştı. Galilei'nin getirdigi eylemsizlik problemine göre dışarıdan bir etki olmadiği sürece cisim durumunu koruyacak ve eğer hareket halindeyse düzgün hızla bir doğru boyunca hareketini sürdürecektir. Aynı kural gezegenler için de geçerlidir. Ancak gezegenler doğrusal değil, dairesel hareket yapmaktadırlar. O zaman bir problem ortaya çıkmaktadır. Niçin gezegenler Güneş'in çevresinde dolanirlar da uzaklaşıp gitmezler?
Newton bu sorunun yanıtını, Platon'dan beri bilinmekte olan ve miktarını Galilei'nin ölçtügü gravitasyonda bulur. Ona göre, Yer'in çevresinde dolanan Ay'i yörüngesinde tutan kuvvet yeryüzünde bir tasin düsmesine neden olan kuvvettir. Daha sonra Ay'in hareketini mermi yoluna benzeterek bu olayi açıklamaya çalışan Newton, söyle bir varsayım olusturur: Bir dağın tepesinden atılan mermi yer çekimi nedeniyle A noktasina düşecektir. Daha hizli firlatilirsa, daha uzaga örnegin A' noktasina düser. Eger ilk atildigi yere ulasacak bir hizla firlatilirsa, yere düsmeyecek, kazandigi merkez kaç kuvvetle, yer çekim kuvveti dengelenecegi için, tipki doğal bir uydu gibi Yer'in çevresinde dolanip duracaktir.
Böylece yapay uydu kuramının temel prensibini de ilk kez açıklamis olan Newton, çekimin matematiksel ifadesini vermeye girişir. Kepler kanunlarıni göz önüne alarak gravitasyonu F = M.m /r olarak formüle eder. Daha sonra gözlemsel olarak da bunu kanıtlayan Newton, böylece bütün evreni yöneten tek bir kanun olduğunu kanıtlamıştır. Bundan dolayi da bu kanuna evrensel çekim kanunu denmiştir.

                Newton'un diğer bir katkısı da fizikte kuramsal evreyi gerçekleştirmiş olmasıdır. Kendi zamanına kadar bilimde gözlem ve deney aşamasinda bir takim kanunların elde edilmesiyle yetinilmişti. Newton ise bu kanunlar ışığında, o bilimin bütününde geçerli olan prensiplerin olusturuldugu kuramsal evreye ulaşmayı basarmış ve fiziği, tıpkı Eukleides'in geometride yaptığına benzer şekilde, aksiyomatik hale getirmıştır. Dayandigi temel prensipler sunlardir:

1. Eylemsizlik prensibi: Bir cisme hiçbir kuvvet etki etmiyorsa, o cisim hareket halinde ise hareketine düzgün hızla doğru boyunca devam eder, sükûnet halindeyse durumunu korur.
2. Bir cisme bir kuvvet uygulanirsa o cisimde bir ivme meydana gelir ve ivme kuvvetle orantilidir          (F = m.a).
3. Etki tepki prensibi: Bir A cismi bir B cismine bir F kuvveti uyguluyorsa, B cismi de A cismine zıt yönde ama ona eşit bir F kuvveti uygular.

                Newton'un ağirlikla ilgilendiği bir diğer bilim dali da optiktir. Optik adlı eserinde ışığın niteliğini ve renklerin olusumunu ayrıntılı olarak incelemiştir ve ilk kez Güneş ışığının gerçekte pek çok rengin karışımından veya bileşiminden oluştuğunu, deneysel olarak kanıtlamıştır. Bunun için karanlik bir odaya yerlestirdigi prizmaya Güneş isigi göndererek renklere ayrilmasini ve daha sonra prizmadan çikan isigi ince kenarli bir mercekle bir noktaya toplamak suretiyle de tekrar beyaz ışığı elde edebilmiştir. Ayrıca her rengin belirli bir kırılma indisi olduğunu da ilk bulan Newton'dur.

d. Fizik

                Bu dönemde çağdaş mekanik ve optik bilimleri kurulmuştur. Galilei kinematiksel yaklaşımı benimseyerek çağdaş mekanigin temel problemlerini matematiksel olarak açıklanmış ve çözüme kavuşturulmuştur. Eylemsizlik Ilkesi'nin formüle edilmesi ile birlikte klasik mekanigin doğal yer, ivme ve kütle gibi temel kavramlari matematiksel bir biçimde yeniden ifade edilmis ve duraganlik, hareket gibi, hareket de duraganlik gibi doğal bir olgu niteligine kavuşturulmuş ve bu bağlamda hareket bir problem olmaktan çikarilmıştır.

Newton ise Eylemsizlik Ilkesi'nin doğal bir hareket olarak kabul edilmesi sonucunda döngüsel hareketin açıklanmasinin gerekliligini vurgulayarak, kinematiksel yaklasimin yerine dinamiksel yaklasimla göksel cisimlerin döngüsel hareketlerini çekim kavrami çerçevesinde çözüme kavusturmustur.

e. Kimya

                Bu dönemde kimya alanında maddenin yapısına ilişkin deneysel çalışmalar başlamış ve özellikle Boyle, ve Hook gibi bilim adamları sayesinde yeni bir atom kuramı geliştirilmiştir.

f. Biyoloji

                Bu dönemde geliştirilen mikroskop aracılığı ile Malpighi, Leewenhook ve Swammerdan gibi bilim adamlari, değişik canlı yapılar üzerinde araştırmalar yapmış ve böylece Hücre Kurami'nin kurulmasını sağlamışlardır. Ayrıca, Willis, Hooke ve Mayow yapmış olduklari çalışmalar sırasında canlı ve cansız yapıların çok küçük parçacıklardan oluştuğunu ve temel yapılarının benzer olması dolayısıyla işlevlerinin de birbirine benzemesi gerektiğini düşünmüşlerdir.


g. Tip

                Bu dönemde anatomi, fizyoloji ve embriyoloji konusundaki araştirmalar geliştirilmiş ve özellikle Harvey, büyük Yunan hekimlerinden Galenos'u eleştirerek kan dolaşımını bulmuştur.

h. Teknik

                İnsanın gündelik gereksinimlerini karşılamak ve doğal çevresini çikarlarına uygun bir şekilde degistirmek için, çogu zaman bilimsel bilgi birikiminden yararlanarak bir takim alet ve makinalar yapmasi olarak tanimlanabilecek teknolojinin oldukça eski bir geçmisi vardir; ancak asıl önemli gelişmeler, bilimle teknolojinin buluşturulmaya başlandigi bu dönemde yaşanmıştır.

Sonradan Sanayi Devrimi (1750-1900) olarak isimlendirilecek olan bu gelisimlerin en belirgin niteliği, üretimin insan, hayvan, su ve rüzgar gücü yerine buhar makinalarıyla gerçekleştirilmesidir.
Atmosfer basıncında çalışan ilk pistonlu buhar makinası 1712'de Ingiliz mucit Thomas Newcomen tarafindan icat edilmis ve 1769'da James Watt tarafindan geliştirilerek sanayinin hizmetine sunulmustur. Buhar makinalarını buharlı gemi (1807) ve buharli lokomotif (1825) gibi ulaşım araçlarınin geliştirilmesi izlemiştir.


9 yorum: